18 Aralık 2012 Salı

KÜRESEL ISINMA NEDİR ?


KÜRESEL ISINMA NEDİR ?  

İ nsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına küresel ısınma deniyor. Daha ayrıntılı açıklamak gerekirse dünyanın yüzeyi güneş ısınları tarafından ısıtılıyor.

Dünya bu ısınları tekrar atmosfere yansıtıyor ama bazı ışınlar su buharı, karbondioksit ve metan gazının dünyanın üzerinde oluşturduğu doğal bir örtü tarafından tutuluyor. Bu da yeryüzünün yeterince sıcak kalmasını sağlıyor. Ama son dönemlerde fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma, hızlı nüfus artısı ve toplumlardaki tüketim eğiliminin artması gibi nedenlerle karbondioksit, metan ve diazot monoksit gazların atmosferdeki yığılması artış gösterdi. Bilim adamlarına göre iste bu artış küresel ısınmaya neden oluyor. 1860’tan günümüze kadar tutulan kayıtlar, ortalama küresel sıcaklığın 0.5 ila 0.8 derece kadar artığını gösteriyor.

Bilim adamları son 50 yıldaki sıcaklık artısının insan hayatı üzerinde fark edilebilir etkileri olduğu görüsünde.
Üstelik artık geri dönüşü olmayan bir noktaya yaklaşılıyor. Hiçbir önlem alınmazsa bu yüzyıl sonunda küresel sıcaklığın ortalama 2 derece artacağı tahmin ediliyor.

2007’nin de dünya genelinde kayıtların tutulmaya başlandığı son 150 yıllık dönem içinde en sıcak
yıl olabileceği öngörüsü var.

Peki bu sıcaklık artısı yani küresel ısınma nelere yol açıyor, hayatımızı nasıl etkiliyor?

Dünya iklim sisteminde değişikliklere neden olan küresel ısınmanın etkileri en yüksek zirvelerden, okyanus derinliklerine, ekvatordan kutuplara kadar dünyanın her yerinde hissediliyor.
Kutuplardaki buzullar eriyor, deniz suyu seviyesi yükseliyor ve kıyı kesimlerde toprak kayıpları artıyor. Örneğin 1960’ların sonlarından bu yana Kuzey Yarıküre’de kar örtüsünde yüzde 10’luk bir azalma oldu. 20’inci yüzyıl boyunca deniz seviyelerinde de 10-25 cm arasında bir artış olduğu saptandı.
Küresel ısınmaya bağlı olarak dünyanın bazı bölgelerinde kasırgalar, seller ve taşkınların şiddeti ve
sıklığı artarken bazı bölgelerde uzun süreli, şiddetli kuraklıklar ve çölleşme etkili oluyor. Kısın sıcaklıklar artıyor, ilk bahar erken geliyor, sonbahar gecikiyor, hayvanların göç dönemleri değişiyor. Yani iklimler değişiyor.
İ şte bu değişikliklere dayanamayan bitki ve hayvan türleri de ya azalıyor ya da tamamen yok oluyor. Küresel ısınma insan sağlığını da doğrudan etkiliyor. Bilim adamları, iklim değişikliklerinin kalp, solunum yolu, bulaşıcı, alerjik ve bazı diğer hastalıkları tetikleyebileceği görüşünde.

Küresel Isınma Nedir?

Sanayi devriminden beri, özellikle fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma ve sanayi süreçleri gibi çeşitli insan etkinlikleri ile atmosfere salınan sera gazlarının(CO2, CH4, H2O, …) atmosferdeki birikimlerindeki hızlı artışa ve çeşitli doğal nedenlere bağlı olarak yeryüzündeki ve atmosferin alt bölümlerindeki sıcaklık artışına “küresel ısınma” adı verilmektedir.
Küresel ısınmaya yol açan sera gazları; temel olarak, fosil yakıtların yakılması, sanayi, ulaştırma, arazi kullanımı değişikliği, katı atık yönetimi ve tarımsal etkinliklerden kaynaklanmaktadır.
Bugün fosil yakıtların çevre ve insan sağlığı açısından yarattığı olumsuzluklar her geçen gün katlanarak artıyor. Fosil yakıtlar yakıldığında altı sera gazının açığa çıkmasına neden oluyor. Bunlardan en belirleyici olanları karbondioksit(CO2) ve metan(CH4). Diğerleri ise kükürt, partikül madde, azotoksit, kurum ve kül...
Yanma sırasında ortaya çıkan karbonmonoksit (CO), oksijenden çok daha hızlı bir şekilde kandaki hemoglobine tutunarak vücuttaki oksijeni bloke ediyor ve baş ağrısı vb. hastalıklara yol açıyor. Kömür ve petrolün yanmasıyla ortaya çıkan, kükürtdioksit (SO2) ise kokusuyla fark ediliyor. Sülfürik aside dönüşerek insan sağlığına ve doğal çevreye onarılmaz zararlar veriyor; kanser ve diğer hastalıklara yol açıyor.
Doğalgazın yanmasıyla ortaya çıkan kokusuz ve gözle görülemeyen azotoksit ise güneş altında reaksiyona girerek nitrata dönüşüyor. Akciğerlerin koruma mekanizmasından geçen nitrat vücutta nitrik asite dönüşüyor. Bu da bağışıklık sistemini çökerten maddelerin başında geliyor.
Kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların iklim değişikliğine yol açmasının nedeniyse, yanma sırasında ortaya çıkan CO2 ve metan gibi sera gazlarının bünyelerinde ısı tutma özelliğine sahip olmaları. Güneş, gün doğumundan batımına kadar atmosferin içine ısı ve ışığını veriyor. Doğal döngünün devamı için, bu ısının tekrar uzaya transferi gerekiyor. Oysa fosil yakıtların neden olduğu sera gazları, ısının bir kısmının atmosferde tutulmasına yol açıyor. Böylece dünya, ısınmaya ve iklim değişmeye başlıyor.


Küresel Isınmanın Nedenleri: 

Hava koşullarının uzun bir zaman kesiti içinde ortalama durumu iklim olarak tanımlanır. Dünya son bir milyar yıl içinde yaklaşık iki yüz elli milyon yıl süren sıcak dönemler ve bunların ardından gelen dört büyük soğuk dönem geçirmiştir. Dünya yaklaşık elli milyon yıl önce soğuk bir döneme daha girmiş, bu dönemde yüz bin yılda bir on bin yıl süreyle görülen sıcak dönemlerin haricinde soğuma eğilimi göstermiştir. Su an bu sıcak dönemlerden biri yasanmaktadır.

Dört bin yıl önce baslayan sıcaklık düşüşleri sonucunda Dünya'nın soğuma eğiliminin artması beklenmekteydi fakat bu artış son yüz elli yıldır gerçekleşmemiştir. Güneş gibi doğal etkenlerle büyüyen bu artısın nedeni, özellikle son dönemlerde, büyük ölçüde insan kaynaklı olan sera etkisiyle oluşan küresel ısınmadır.

1)Doğal Nedenler :

Günesin Etkisi:
ESA bilim adamlarından Paal Brekke; iklim bilimcilerinin uzun süredir Günes beneklerinin 11 yıllık döngüsel hareketini ve Günes'in yüzyıllık süreçler içinde parlaklık degisimini incelediklerini belirtmistir. Bunun sonucunda Günes'in manyetik alanı ve protonlar ile elektronlar biçiminde ortaya çıkan günes rüzgarının, Günes sisteminde kozmik ısımalara karsı bir kalkan görevinde oldugu açıklanmaktadır. Günes'in degisken aktivitesiyle zayıflayabilen bu kalkan, kozmik ısımaları geçirmektedir. Kozmik ısımaların fazla olması bulutlanmayı arttırmakta, Günes'ten gelen radyasyon oranını degistirerek küresel sıcaklık artısına neden
olmaktadır.
Günes'ten gelen ultraviyole ısınım aynı zamanda kimyasal reaksiyonların olustugu (ve dolayısıyla atmosferin tamamını etkileyen) ozon tabakası üzerinde degisiklige yol açacaktır..

Dünya'nın Presizyon Hareketi:
1930 yılında Sırp bilim adamı Milutin M LANKOV Ç Dünya'nın Güneş çevresindeki yörüngesinin her doksan beş bin yılda biraz daha basıklaştığını göstermiştir. Bunun dışında her kırk bir bin yılda Dünya'nın ekseninde doğrusal bir kayma ve her yirmi üç bin yılda dairesel bir sapma bulunduğunu belirtmiştir. Günümüz bilim adamlarının bir çoğu Dünya'nın bu hareketlerinden dolayı zaman zaman soğuk dönemler yaşadığını ve bu soğuk dönemler içindeyse yüz bin yıllık periyotlarda on bin yıl süreyle sıcak dönemler geçirdiğini bildirmektedir. Bu da Dünya'nın doğal ısınmasının bir nedenini oluşturmaktadır.

El Nino'nun Etkisi:
"Güney salınımı sıcak olayı" olarak tanımlanabilecek El Niño hareketi, 1990-1998 yıllarında tropikal doğu Pasifik Okyanusu'nda deniz yüzeyi sıcaklıklarının normalden 2-5º daha yüksek olmasına neden olmuştur. Özellikle 1997 ve 1998 yıllarındaki rekor düzeyde yüzey sıcaklıklarının oluşmasında, 1997-1998 kuvvetli El Niño olaylarının etkisinin önemli olduğu kabul edilmektedir. 1998'deki çok kuvvetli El Niño bu yılın küresel rekor ısınmasına katkıda bulunan ana etmen olarak değerlendirilebilir.

2) Yapay nedenler :

Fosil Yakıtlar:
Kömür, petrol ve doğalgaz dünyanın bugünkü enerji ihtiyacının yaklaşık u'lik bölümünü sağlamaktadır. Yapılarında karbon ve hidrojen elementlerini bulunduran bu fosil yakıtlar, uzun süreçler içerisinde oluşmakta fakat çok çabuk tüketilmektedir. Dünyanın belirli bölgelerinde toplanmış bu yakıtların günümüz teknolojisiyle ¾'ünün yarısının çıkarılması imkansız; diğer yarısının ise çıkarılması teknik olarak çok pahalıdır. Bu da fosil yakıtları yenilenemeyen ve sınırlı yakıtlar sınıfına sokmaktadır.

Sera gazları:
Sera Gazları Olusumu:
Günes'ten gelen ısşnların bir bölümü ozon tabakası ve atmosferdeki gazlar tarafından soğurulur. Bir kısmı litosferden, bir kısmı ise bulutlardan geriye yansır. Yeryüzüne ulasan ışınlar geriye dönerken atmosferdeki su buharı ve diğer gazlar tarafından tutularak Dünya'yı ısıtmakta olduğundan yüzey ve troposfer, olması gerekenden daha sıcak olur. Bu olay, Güneş ışınlarıyla ısınan ama içindeki ısıyı dışarıya bırakmayan seraları andırır; bu nedenle de doğal sera etkisi olarak adlandırılır.

Sera Etkisinin Önemi:
Sera etkisi doğal olarak oluşmakta ve iklim üzerinde önemli rol oynamaktadır. Endüstri devrimi ile birlikte, özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, insan aktivitesi sera gazlarının miktarını her geçen yıl arttırarak yüksek oranlara ulaştırmıştır. Bu etkinin yokluğunda Dünya'nın ortalama sıcaklığının -18ºC olacağı belirtilmektedir. Ancak yaşamsal etkisi olan sera gazlarının miktarının normalin üzerine çıkması ve bu artısın sürmesi de Dünya'nın iklimsel dengelerinin bozulmasına neden olmaktadır.

Bu dogal etkiyi arttıran karbondioksit, metan, su buharı, azotoksit ve kloroflorokarbonlar sera gazları olarak adlandırılmaktadır. Ozon tabakasının incelmesi de başka bir etkendir.


                 
Sera Gazları : Karbondioksit (CO2):
Dünya'nın ısınmasında önemli bir rolü olan CO2, Güneş ısınlarının yeryüzüne ulaşması sırasında bu ısınlara karsı geçirgendir. Böylece yeryüzüne çarpıp yansıdıklarında onları soğurur. CO2'in atmosferdeki kosantrasyonu 18. ve 19. yüzyıllarda 280-290 ppm arasında iken fosil yakıtların kullanılması sonucunda günümüzde yaklaşık 350 ppm'e kadar çıkmıştır. Yapılan ölçümlere göre atmosferdeki CO2 miktarı 1958'den itibaren %9 artmış ve günümüzdeki artış miktarı yıllık 1 ppm olarak hesaplanmıştır.
Dünyada enerji kullanımı sürekli arttıgından, kullanılmakta olan teknoloji kısa dönemde degisse
bile, karbondioksit artısının durdurulması olası görülmemektedir.

Sera Gazları: Metan (CH4):
Oranı binlerce yıldan beri değişmemis olan metan gazı, son birkaç yüzyılda iki katına çıkmış ve 1950'den beri de her yıl %1 artmıştır. Yapılan son ölçümlerde ise metan seviyesinin 1,7 ppm'e vardığı görülmüştür. Bu değişiklik CO2 seviyesindeki artışa göre az olsa da, metanın CO2'den 21 kat daha kalıcı olması nedeniyle en az CO2 kadar dünyamızı etkilemektedir.

Amerika ve birçok batı ülkesinde çöplüklerin büyük yer kaplaması sorun yaratmaktadır. Organik çöplerden pek çogu ayrısarak büyük miktarda metan salgılamakta, bu gaz da özellikle iyi havalandırması olmayan ve kontrol altında tutulmayan eski çöplüklerde patlamalara ve içten yanmalara neden olmaktadır. Daha da önemlisi atmosfere salınan metan oranı artmakta ve bunun sonucu olarak da sera etkisi tehlikeli boyutlara varmaktadır.

Sera Gazları: Azotoksit ve Su Buharı:
Azot ve oksijen 250ºC sıcaklıkta kimyasal reaksiyona giren azotoksitleri meydana getirir. Azotoksit, tarımsal ve endüstriyel etkinlikler ve katı atıklar ile fosil yakıtların yanması sırasında oluşur. Arabaların egzosundan da çıkmakta olan bu gaz, çevre kirlenmesine neden olmaktadır.
Sera etkisine yol açan gazlardan en önemlilerinden biri de su buharıdır. Fakat troposferdeki
yogunlugunda etkili olan insan kaynakları degil iklim sistemidir. Küresel ısınmayla artan su buharı
iklim değişimlerine yol açacaktır.

Sera Gazları: Kloroflorokarbonlar (CFCs):
CFC'ler klorin, flüorin, karbon ve çoğunlukla da hidrojenin karışımından oluşur. Bu gazların çoğunluğu 1950'lerin ürünü olup günümüzde buzdolapların da, klimalarda, spreylerde, yangın söndürücülerde ve plastik üretiminde kullanılmaktadır. Bilim adamları bu gazların ozonu yok ederek önemli iklim ve hava değişikliklerine neden olduklarını kanıtlamışlardır. Bu gazlar; DDT, Dioksin, Cıva, Kursun, Vinilklorid, PCB'ler, Kükürtdioksit, Sodyumnitrat ve Polimerler'dir.

Sera Gazları: Kloroflorokarbonlar (CFCs):
1- DDT: 1940-1950 yılları arasında dünya çapında tarım alanlarındaki böcekleri zehirlemek için
kullanılmıstır. Kimyasal adı 'diklorodifeniltrikloroetan'dır. Klorin içeren bu gazın insan dahil
diger canlılar için de öldürücü oldugu fark edildikten sonra üretimden kaldırılmıstır.
2- Dioksin: 100'ün üstünde çesidi vardır. Bitkilerin ve böceklerin tahribatı için kullanılır. Çogu çesidi
çok tehlikelidir; kansere ve daha birçok hastalıga neden olmaktadır.
3- Cıva: Cıvanın en önemli özelligi diger elementler gibi çözünmemesidir. 1950-1960 yılları
arasında etkisini önemli ölçüde göstermis, Japonya'da birkaç yüz balıkçının ölümüne neden
olmustur. Bir ara kozmetik ürünlerinde kullanılmıssa da daha sonra son derece zehirli oldugu
anlasılıp vazgeçilmistir.
4- Kursun: Günümüzde kalemlerin içinde grafit olarak kullanılmaktadır. Vücudun içine girdigi
takdirde çok zehirleyicidir; sinir sistemini çökertip beyne hasar verir.
5- Vinilklorid: PVC yani 'polyvinyl chloride' elde etmek için kullanılan bir gaz karısımıdır.
Solundugunda toksik etkilidir.
6- PCB'ler: PCB, ngilizce bir terim olan 'polychlorinated biphenyls' ten gelmektedir. Bu endüstriyel
kimyasal toksik ilk olarak 1929'da kullanılmaya baslanmıs ve 100'ün üstünde çesidi oldugu tespit
edilmistir. Bunlar büyük santrallerdeki elektrik transformatörlerinin yalıtımında, birçok elektrikli ev
aletlerinde aynı zamanda boya ve yapıstırıcıların esneklik kazanmasında kullanılmaktadır. Bunun
yanında kansere yol açtıgı bilinmektedir.
7- Sodyumnitrat: Füme edilmis balık, et ve diger bazı yiyecekleri korumak için kullanılan bir çesit
tuzdur. Vücuda girdiginde kansere yol açtıgı bilinmektedir.
8- Kükürtdioksit (SO2): Bu gaz sülfürün, yagın, çesitli dogal gazların ve kömürle petrol gibi fosil
yakıtların yanması sonucu açıga çıkar. Kükürtdioksit ve azotoksidin birbiriyle reaksiyonu sonucunda
asit yagmurlarını olusturan sülfürürik asit (H2SO4) olusur.
9- Polimerler: Dogal ve sentetik çesitleri bulunmaktadır. Dogal olanları protein ve nisasta içerirler.
Sentetik olanlarıysa plastik ürünlerinde ve el yapımı kumaslarda bulunup naylon, teflon, polyester,
spandeks, stirofoam gibi adlar alırlar.

Sera Gazları: Ozon:
Ozon tabakasının incelmesi "Küresel Isınma"yı dolaylı yoldan arttırmaktadır. USNAS'ın 1979'da yayınladığı raporda, ozon tabakasında %5 - arasında bir azalma olduğu gözlemlendiği öne sürülmüştür.
Oysa bundan bir yıl önce Kasım 1978'de uzaya fırlatılan Nimbus-7 uydusundan alınan verilere göre
toplam atmosferik ozon seviyesi 1979-1991 yılları arasında orta enlemlerde %3-%5, yukarı
enlemlerde %6 ila %8 arasında azalmıstır (Gleason 1993). 1992 yılında Antartika'daki Ozon
seviyesi ise 1979'daki seviyenin P'sine inmistir. 1950 ve 60'lı yıllardaki ozon kalınlıgı da 1990'lı
yıllardan sonra 1/3'üne kadar inmistir. "The National Research Council"ın 1982 Mart raporuna göre
CFC salınımı bu sekilde devam ederse 21. yy'nin sonunda stratosferdeki ozon miktarı %5 ile
arasında bir değerde azalacaktır.

Sera Gazlarının Bilinen ve Olası Etkileri:
Dünyanın sıcaklığı sanayi devriminden bu yana 0,45ºC artmıştır. Bunun esas nedeni fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkan CO2 ve diğer sera gazlarıdır. Artan nüfus ve büyüyen ekonominin enerji gereksinimleri de fazlalaşmaktadır. Bu gereksinimin karşılanması ise fosil yakıt tüketiminin artmasına ve atmosferdeki CO2 miktarının büyük ölçüde çoğalmasına neden olmaktadır. Sıcaklık artısının olası etkileri teoriler biçiminde incelenmektedir.

Sehirlerin Isı Adası Etkisi:
Güneşli ve sıcak günlerde, yoğun nüfuslu ve yüksek binaların sıklıkla görüldüğü kentsel bölgelerin çevrelerine göre daha sıcak olmaları, şehirlerin ısı adası etkisini oluşturur. Bu asfaltlanmış alanlar,bitki topluluklarının köreltilmiş olduğu bölgeler ve siyah yüzeyler "ısı adası etkisi"nin baslıca nedenleridir.
Kentleşmiş alanlarda hava dolaşımının yapılaşmanın artısıyla engellenmesi ve doğal iklim ortamının bozulması yerel bir ısınmaya yol açar. Bu tür yerel ısınmalar da küresel ısınmayı arttırıcı etkidedir. Şehir planlamasında ve bina yapımında güneş ile yapı arasındaki ilişkinin iyi ayarlanması ısı adası etkisini engelleyecektir.
Örnek Sehirler:Detroit (USA), Los Angeles (USA) ,Hong Kong (Ç N)...

Smog:
Havaya salınan fazla miktardaki gazlar, atmosferdeki havayı yoğunlaştırır, gaz tabakasını kalınlaştırır. Bu yüzden gelen güneş ısınları daha fazla emilir, daha az yansıtılır ve yapay bir sera etkisi oluşur. Gazlar, özellikle büyük şehirlerde, Hava Yoğunluğu (Smog) oluşturarak etkili olmaktadır.
Smog olusumunun bulundugu yerlesim yerlerinde yasayan insanlarda
- Akciger agrıları
- Hırıltı
- Öksürük
- Bas agrısı
- Akciger iltihapları görülür.

Sera Gazlarının Bilinen ve Olası Etkileri:
Kuraklık ve seller: Sera etkisi çeşitli iklim değişikliklerine yol açacaktır. Önlem alınmadığı takdirde bazı doğa olaylarının olumsuz etkileri çok büyük boyutlara ulaşacaktır.
Güç üretiminde azalma: Elektrik güç santrallerinin tamamı suya ihtiyaç duymaktadır. Sıcak geçen yıllarda elektrik istemi artacak fakat su miktarının azalmasından dolayı elektrik üretimi düşecektir. Bu da devlet ve halklara ekonomik sıkıntılar yaşatacak, çeşitli sorunlara neden olacaktır.
Nehir ulaşımında problemler: Sıcaklık artısına bağlı olarak nehir sularının alçalması, suyolu
ticaretine engel oluşturup ulaşım giderlerini arttırmaktadır.

Sera Etkisi Deneyi:




Isı Artışının Sonuçları:


1961-1990 dönemi ortalamalarından farklara göre hesaplanan küresel yıllık ortalama yüzey sıcaklığı anomalilerinin 1860-2004 dönemindeki değişimleri.

1900’lerden 2000’lere kadar atmosferin ortalama sıcaklığı 0.5 derece arttı ve iklim değişikliğinin zincirleme sonuçları yavaş yavaş yaşamımızı etkiliyor. Su kaynakları kuruyor, çiçekler erken açıyor, erken yağan karlar ürünleri telef ediyor, bitkiler zamansız meyve veriyor ya da hiç vermiyor. Uzmanlar, fosil yakıtların etkilerini kısa ve uzun vadeli olarak değerlendiriyorlar. Kısa vadede oluşan sonuçlar artık yaşamımızın bir parçası. Sıcaklık arttıkça buzlar ana kütleden koparak eriyor, çığ olayları artıyor, fazla miktarda su dolaşıma giriyor, sel felaketleri, fırtınalar, kasırgalar oluşuyor. Deniz kıyısında yaşayan binlerce kişi sel suları altında ölüyor.
Küresel ısınmanın, uzun vadede öngörülen sonuçları daha vahim; ortalama sıcaklık artışı bu hızla devam ederse, 2020 yılında deniz seviyesi bir metreye kadar yükselecek. Bu, dünyanın en büyük kentlerinin sular altında kalması anlamına geliyor.
Isı artışının kısa vadede meydana getirdiği değişimlerin yaşanmaya başlaması ve buna bağlı olarak yapılan tahminler, sivil kuruluşlarla birlikte hükümetleri de harekete geçiriyor. Suların altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalan 77 ada devleti ve Malta’nın inisiyatifiyle ülkeler, 1992 yılında Rio Çevre Zirvesi’ne giden süreci başlattılar. 1992’de yapılan Rio Zirvesi’nin ardından, gelişmiş ülkeler 1992’de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni imzaya açtılar. Zirveye katılan ülkeler, diğer ülkelerle çözüm bulmak ve sera gazı emisyonlarını 1990 yıllarındaki seviyenin altına çekmek için, ülkelerin uyması gereken kuralları belirlemek üzere bir dizi Taraflar Konferansı (COP-Conference of Parties) düzenlediler. Ancak pek çok ülke yine ekolojik dengeleri ya da insan ve çevre sağlığını değil, kendi ekonomik çıkarlarını gözetince anlaşmada zorlandılar. Afganistan, Irak, Somali ve Türkiye gibi bazı ülkeler Rio anlaşmasını görmezlikten gelerek, bugüne kadar onaylamadılar. 1997 yılında yapılan Kyoto İklim Zirvesi’nde ise ABD, Kanada, Japonya, Avustralya gibi bazı ülkeler kendi ülkelerinde sera gazı emisyonlarında indirim yapma sorumluluğunu üstlenmek istemediler. Bu arada kendi ülkelerinde güneş, rüzgâr gibi temiz enerji kaynaklarını kullanan enerji sistemlerini geliştirerek Kyoto hedeflerini tutturmaya çalışan endüstrileşmiş Avrupa Birliği ülkeleri ise, Yunanistan, Portekiz, İspanya gibi birliğe yeni katılan ülkelerin emisyonlarını 1990 yılına göre yüzde 30 civarında artırmasına göz yumulmasını istediler.

Küresel Isınmaya Dur Demek İçin!
Küresel ısınmanın önlenmesi için bazı çareler olarak şunlar sıralanabilir:
• Her yere ağaçlar dikilmelidir.
• Enerji kullanımına dikkat etmeli, enerji tasarrufuna önem verilmelidir.
• Teknolojik aletler dünyaya zarar vermeyecek şekilde yenilenmelidir.
• Yeni teknolojik aletler dünyaya zarar vermeyecek şekilde yapılmalıdır.
• Doğal ortamı bozmayacak şekilde, köy benzeri şehirler kurulmalıdır.
• Sanayi, dünyaya zarar vermeyecek şekilde yapılmalıdır.
• Düşük enerji tüketen aletler kullanılmalıdır.
• İsraf yapılmamalıdır (su, elektrik vb.).
• Çevre temizliğine dikkat edilmelidir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder